“Herkesin bir ‘düşü’ var. Bu program o düşe giderken insanların elinden tutup belli ki yol arkadaşlığı yapacak. İnsanların bunu yaparken odağında para yok, çünkü bu bir hibe programı değil, sonuca odaklanıyorlar. Dolayısıyla ‘sivil düşünerek’ bu işi yapabilirler”
Destek al, ilham al, yer al, bilgi al! Aktif vatandaşların hayallerine giden yolda bir destekçileri var: Sivil Düşün. Avrupa Birliği desteğiyle Türkiye’deki projelerin gerçekleşmesine çeşitli destekler sunan Sivil Düşün’ü ekipten dinledik!
*Eylül 2021’de yayınlanan röportaj, site arayüzümüzün değişimi sebebiyle yeniden yüklenmiştir.
- İlk olarak sizleri kısaca tanıyabilir miyiz?
DE: Ben Dilek Ertükel. Sivil toplum aşığıyım. Bu alana ilk adımımı Amerika’da attım, ardından Türkiye’ye geldim. Çevre, insan hakları, kadın hakları, siyaset reformu gibi farklı alanlarda çalıştım. Şu an Sivil Düşün’de ekip lideriyim.
YGE: Ben, Yeşim Gözde Ersoy. Ben de Sivil Düşün’ün ekip içi ve dışında hedef kitlesiyle iletişiminin kurgusu, yönetimi ve uygulamasından sorumluyum. 30 yılı aşkın süreli iş hayatıma kâr amacı gütmeyen bir oluşumda başladım ve hep de öyle devam etti. Çok farklı alanlarda çalıştım ama odağımda hep sivil toplum vardı. Tıpkı Dilek gibi ben de kadın, çocuk, bilim, eğitim, kültürlerarası iletişim ve özellikle sanat alanında çok çalıştım. Sivil toplumun canlılığını, renkliliğini çok seviyorum. Bu süre boyunca aynı işi yapıyor gibi görünsem de bir gün bile aynı işi yapmadığımı düşündüm.
EG: Benim adım da Emre Gür, Sivil Düşün’ün Sivil Toplum Kaynakları Uzmanıyım. Temelde benim sorumluluğumda daha çok Sivil Düşün’ün verdiği desteklerin kurallara uygun, belli normlar dahilinde dağıtılması, desteklerin yürütülmesi ve bu desteklerin de yanı sıra kapasite geliştirme programlarının da yürütülmesi ve diğer bileşenlerle ilgili içerik ve sivil toplum desteğinin sağlanması gibi alanlar var. Sivil toplumla ilgili bağım konusunda Dilek ve Yeşim’den farklı bir bağ söylemeyeceğim. Hepimiz uzun zamandır sivil toplumda çalışan kişileriz. Ben Avrupa Birliği-Türkiye ilişkileri ve sivil toplum ekseninde de uzun zamandır çalışan biriyim. Dolayısıyla o alan da benim temel ilgi alanlarımdan birini oluşturuyor. Bu alanda Sivil Düşün’de yaptığım işten de çok mutluyum.
- Bize genel hatlarıyla Sivil Düşün’den bahseder misiniz?
DE: Öncelikle Sivil Düşün Avrupa Birliği’nin bir programı. AB’nin sivil toplumu ne kadar önemsediğine dair bir simge olarak görebiliriz. Türkiye ile Avrupa Birliği arasındaki siyasi süreç yavaş ilerleyip, durma noktasına gelse de AB, sivil toplum sektörünü hala oldukça önemsiyor. Genelde biz kendimizi böyle anlatmaya çalışıyoruz… Sivil Düşün’de biz insanlara maddi kaynak sağlıyoruz ama bir yandan da ilham kaynağı olmaya çalışıyoruz. Çünkü sivil toplum hayli zor bir iş. Farklı bir sektörde yer alıp bir ürün satmak, belki bir diş macunu satmak, nispeten kolay ama toplumsal değişim yaratmak işte bu hayli zor. Sürekli kapasite geliştirmek gerekiyor, yeni şeyler öğrenip trendleri takip etmen lazım. Biz Sivil Düşün’de buna uğraşıyoruz. Ben burada bırakıyım, belki Yeşim devam etmek ister. Çünkü Yeşim “Sivil Düşün”ün isim annesi aynı zamanda. Hikayemizi o anlatabilir…
YGE: 2011 yılında AB, Sivil Toplum Destek Programı diye bir iş yapmak istediğini söyledi ve uzman şirketlere ihaleye çıktı. Ben o dönem serbest çalışan bir uzmandım ve bir ekiple oturduk “AB ne istiyor” diye incelemeye başladık. AB tarafından uzun soluklu bir sivil toplum konsültasyonu yapılmış. Aslında AB’nin o dönemin AB Bakanlığı şimdinin AB Başkanlığı ile birlikte uzun soluklu diyalog projeleri olduğunu gördük. Farklı araçlarla sivil topluma destek sunuyorlardı zaten ama çok kritik bir ihtiyaçları olduğunu fark etmişler, o ihtiyaç da şu: Bu tür bakanlık araçlı programlarda bir proje oluşturulması gerekiyor. Ciddi başlangıcı, yol haritası, bütçesi, proje yönetim sistemi oturmuş büyük projeler yapmaları gerekiyor ve bunların büyük çoğunluğu hibe projesi. Yani 20.000-150.000€ aralığında projeler ama sivil toplum daha toplumsal, hak odaklı, gündeme düşen olaylara çok hızlı tepki vermek isterken maddi sıkıntılar yaşayabiliyor ve bu bütçeyi hızlıca bulacağı bir yer yok. O konsültasyon çalışmalarında ortaya çıkan en önemli şey bu olmuş. Yani sivil toplumun acil ihtiyaçlarına hızlı hareket imkanı sunacak bir destek olmadığı görülmüş. AB delegasyonu da bu ihtiyaca cevaben bir program tasarlamak istemiş ve Sivil Toplum Destek Programı’nı böyle çıkarmış. Desteklerde büyük rakamlardan, hibe olarak verilen bir paradan bahsedilmiyor. “Sen bana ihtiyacını söyle, ben sana hızlıca o ihtiyacını giderecek bir destek vereyim” diyor.
Biz bu çizgide programı kurgularken şundan yola çıktık: “Bir kere herkesin bir “düşü” var. Bu program o düşe giderken insanların elinden tutup belli ki yol arkadaşlığı yapacak. İnsanların bunu yaparken odağında para yok, çünkü bu bir hibe programı değil, sonuca odaklanıyorlar. Dolayısıyla “sivil düşünerek” bu işi yapabilirler” dedik ve Türkçemizin çok yönlülüğünü kullanarak “Sivil Düşün” dedik. Programımız hak odaklı bir şeyler yapmak isteyen kişilere -ki bunun adına ‘aktivist’ diyebilirsiniz, ‘aktif yurttaş’ diyebilirsiniz ya da mahalledeki Ayşe teyze diyebilirsiniz- önce sivil düşünün, sonra o düşü gerçekleştirmek için bize gelin biz de size ufak ufak destek olalım diye yola çıktık.
Yani dediğim gibi bizim desteklerimiz öyle 150.000€’luk şeyleri kapsayan destekler değil, belki bir sivil toplantı için uçak bileti desteği ya da diyelim ki aile için şiddette artan cinayetlere yönelik daha kırsal kesimlerde bir kampanya yapılması lazım, bunu hissedip düşünen bir kişi veya bir sivil toplum örgütü hemen bu kampanyayı kurgulayıp Sivil Düşün’e gelip “biz bir broşür ya da kese kağıdının üstüne bir resim basacağız, pazarda dağıtacağız vs.” herhangi bir fikriyle gelip “bize destek olun ama bizim bunu 5-6 ay içinde yapıp gündemi yakalamamız lazım” diyebileceği destekler. Bu destek nasıl işliyor onu anlatması için de sözü Emre’ye devredeyim.
EG: Normalde hibe destekleri çok yapısal, katı sistemlerdir, temel kurallara bağlıdırlar, yasal zorunluluklar taşır ve bunlar aktivistlerin pek aşina olduğu şeyler olmuyor. Sivil Düşün’de bunu ortadan kaldırmakla kalmıyoruz, uzman ekibimizle kendilerine projelerinde yoldaşlık yapıyoruz. Kısaca toparlamam gerekirse, sivil toplumun dünyada evrimine paralel olarak; illa bir örgüt olmak zorunda değilsiniz. Eğer bir hak alanıyla ilgili oluşturduğunuz bir platform, inisiyatif ya da bir aktivist olarak liderlik almak istiyorsanız ihtiyacınız olan temel faaliyeti yerine getirebilmek için alacağınız temel desteğe hızlı ve çabuk bir şekilde sivil düşün üzerinden ulaşabilirsiniz. Bu hızdan kastımız hem başvuran kişi tarafından aciliyet arz etmesi ve uygulaması durumuna göre bir çabukluktan bahsediyoruz. Çünkü özellikle son dönemde etrafımızdaki olayların gelişim hızına göre yurttaş hareketinin de hızlı aksiyon alması gerekiyor. Bir diğer yandan buradaki esneklik oldukça önemli. Fon verenlerin, özellikle Avrupa Birliği gibi büyük vergi mükelleflerinin de desteğiyle hesap verebilir olan büyük fon vericilerin, genelde esnek yapıları yoktur. Çok uzun vadeli planlar yapmak zorundadır. Bu durumda Sivil Düşün gibi araçlar aslında AB gibi kurumlara da daha esnek ve çabuk olma lüksünü tanıyor. Mesela pandemi devreye girdikten 1-2 ay sonra biz Sivil Düşün ekibi olarak -ki o zaman programın 4. Dönemi daha yeni başlamıştı- Covid-19’a özel bir çağrıyı organize edip açabilme imkanına sahip olmuştuk. Bizimki, pek çok diğer özel kurumdan hızlı bir davranıştı.
Bir diğer taraftan sivil toplum aslında Türkiye’de oldukça canlı. Türk insanının çevikliği ve yılmazlığı oldukça yüksek. Tabi projelerde doğru donanım çok önemli. Bizim çok severek verdiğimiz desteklerden bizi; uzman desteği. Mesela bir STK gönüllü programı açıyor ama gönüllüleriyle nasıl organize olması gerektiğini bilmiyor. Gelip bizden gönüllü iletişimi konusunda destek alabiliyorlar. Bu anlamda Türkiye’de hemen hemen her şehre ulaşmış, pek çok kişiye dokunmuş önemli bir sivil toplum programı Sivil Düşün.
Eylül sonuna kadar Konum At, Destek Al
- Şu anda bir başvuru döneminde olduğunuzu biliyoruz. Hangi alanlardan başvuruları kabul ediyorsunuz ve projelere ne tür destekler sağlıyorsunuz?
EG: Sivil Düşün’ün Genel Destek Programı dediğimiz, sürekli açık olan bir desteği var. Ama zaman zaman coğrafi öncelikler ya da az önce bahsettiğim Covid-19 çağrısı gibi olağanüstü durumlar gibi bazı özel noktalar ya da sivil toplumun ihtiyacı olan alanlara müdahaleler gibi Sivil Düşün’ün aldığı bazı aksiyonlar oluyor. Buna yönelik özel çağrılar açabiliyoruz. Şu anda da bir özel çağrı dönemindeyiz. “Konum At, Destek Al” diye adlandırdığımız bir destek çağrısı bu. Türkiye’den özellikle başvurunun artmasını istediğimiz 50 şehri hedefledik. Bu dönem Eylül ayının sonuna kadar devam edecek. Ekim ayı itibariyle genel destek çağrımıza devam etmeyi planlıyoruz.
Başvurular oldukça basit. Bizim MIS dediğimiz bilgi iletişim formumuz var. Kurum ya da kişiyse buna uygun statüde kaydını tamamladıktan sonra erişebildiği başvuru formu üzerinden başvurusunu tamamlaması gerekiyor. Çok teknik literatüre girmeden meramını anlatabileceği bir başvuru formumuz var. Bu formdan sonra süreç işliyor. Kendi içimizde değerlendirme tekniğimiz var. Bu değerlendirmeye göre onay ya da ret oluyor.
Projeler nasıl değerlendiriliyor?
- Proje başvurularını değerlendirirken en önemli kriteriniz nedir?
EG: Sivil Düşen’e başvurmak isteyenler 4 temel kategoriden başvuru oluşturabiliyorlar. Şu an biz kategorilerin başlıklarını değiştirdik: “Sesini Duyur” dediğimiz bir kategori var, bu alana başvuracak olanlar sesiniz duyurmaya ya da aktivizme yönelecek kişiler oluyor. “Güçlen” kategorimizde biraz daha kapasiteyi artırmaya yönelik faaliyetler oluyor. Özellikle biz bu başlıklar altında yarattıkları etkiyi vurgulamaya çalışıyoruz. “Öğren” dediğimiz daha kişinin kendisini geliştirmesine yönelik bir kategorimiz var. Bir de “Etkile” dediğimiz hem karar alıcıları hem de kamuoyunu etkilemeye yönelik aksiyonları alabileceği desteğimiz var. Bu 4 kategoriden kişiler ya da kurumlar başvurabiliyorlar. Başvurulardan sonra bir başvurunun kriterleri sağlayıp sağlamadığına dair teknik bir değerlendirmemiz var. Teknik değerlendirme de başvurunun AB değerleriyle uyumlu olup olmadığı, hak temelli olup olmadığı ve minimum şartları sağlayıp sağlamadığı üzerinden bir ön değerlendirme oluyor. Özellikle bir hak alanına karşılık gelmesi, hak odaklılık gütmesi bizim en temel kriterlerimizden biri. Bununla birlikte genel olarak insan hakları temelleriyle de örtüşmesi gerekiyor. Ondan sonra da daha detaylı şekilde 10 adet, web sitemizden de ulaşılabilecek, değerlendirme şablonumuz var. Gelen başvurular o değerlendirme şablonuna göre bağımsız uzmanlar tarafından değerlendiriliyor. Bir başvuru yapıldıktan sonra iki ayrı bağımsız değerlendiriciye gidiyor. Bu uzmanlar birbirinden habersiz olarak bu başvuruyu değerlendirip okuyorlar ve verdikleri değerlendirme sonucuna göre de süreci işletiyoruz. Bazen iyileştirme gerekiyor, geri gönderip tekrar düzenleyip yollamalarını rica edebiliyoruz. Genelde buradaki sürece Sivil Düşün’ün teknik ekibi müdahil olmuyor. Tamamen konusunun uzmanı, sivil toplum alanından gelen bağımsız değerlendiriciler tarafından yürütülen bir süreç.
DE: Şunu da eklemek istiyorum, bizim değerlendirme yaparken amacımız yenmek değil ya da hızlıca bakıp hızlıca bir karar vermek değil. Aslında çoğu projeyi iyileştirme için geri döndürüyoruz ve bunu destek amaçlı yapıyoruz. Yazılan projenin daha da gelişmesini sağlamak istiyoruz. Biz destek taleplerinde kişilere yardımcı olmaya çalışıyoruz.
EG: Sivil Düşün’de bir başvuru kotası yok mesela. Bize istedikleri kadar uzman desteği için başvurabilirler. Sadece bir üst limit koyuyoruz, o da şu an başvurucu başına totalde 10.000€, 1 başvuruda da 5.000€ değerinde ayni desteği geçmeyecek şekilde bir destek üst limiti var. Buna uzman desteği dahil değil, ona istedikleri kadar başvurabiliyorlar.
DE: Sivil toplumda çalışıp başarı elde etmek çok kolay bir şey değil. Mesela bizim en başarılı destek alanlarımız daha lokal bir probleme çözüm üretenler. Spesifik bir konuda çalışanlar daha başarılı bir sonuç elde ediyor.
- Geçtiğimiz Temmuz’da okuduğum bir raporda Covid-19 öncesi ve sonrası proje talepleri karşılaştırıldığında eğitim desteği ve yaşamsal, maddi konulardan destek taleplerinin sayısının artarak ilk sıraya yerleştiğinden bahsediyordu. Size gelen projelerde böyle bir farklılık oldu mu? Bu dönemde en çok hangi alandan talep aldınız?
EG: Biz tüm Türkiye’den başvuru kabul ettiğimiz için başvuru sayımız ve spektrumumuz oldukça geniş. Mart 2020’den beri 2000’e yakın başvuru aldık. Dolayısıyla bizim başvuru zenginliğimiz oldukça geniş. Biz bu başvuruları geldikleri hak alanlarına göre kategoriliyoruz. Buradan baktığımız zaman kadın hakları ve çocuk hakları bizde hep ilk ikide oluyor.
Spektrum değişimi olarak baktığımızda ise sanat ve aktivizmi birleştiren “artivizm” alanında giderek büyüyen bir talep var. Bunun dışında Sivil Düşün’ün bu döneminde kurumdan ziyade bireysel başvurularda artış görüyoruz. Bunun pek çok sebebi olabilir ama biz, kültür sanat alanının pandemiyle birlikte duraklamasının böyle bir proje yoğunluğuna dönüştüğünü düşünüyoruz.
DE: Bir de bu dönemde daha önce başvurmayan oluşumlardan başvurular alıyoruz, bu bizi çok mutlu ediyor.
Yerelde küçük ama etkisi büyük projeler
- Sivil Düşün’ün iletişim stratejisi nedir?
YGE: Biz Sivil Düşün’ün iletişim çalışmalarını yaparken, ciddi bir kitlenin takip ettiği, sosyal medya ve web sayfamıza bakıyoruz ve kişiler arasında ilham verenleri seçmeye çalışıyoruz. Çünkü aslında sivil toplumdan şunu çok duyuyoruz: “Ya aklımda bir şey var, bir şey yapmak istiyorum ama nereden başlayacağımı bilemiyorum.” Biz de bu ve benzeri sorunlarına hızlıca cevap bulabilmeleri için ilham veren çalışmaları farklı araçları kullanarak sosyal medyamıza ve web sayfamıza taşıyoruz. Mesela bir örnek: Van’daydı sanırım… Ağırlıklı olarak Kürtçe konuşulan bir bölgede Sağlık Bakanlığı’nın yayınladığı “Pandemiye Yönelik 14 Uyarı” afişini okuyamayan, Türkçe okuma yazma bilmeyen pek çok insan varmış. Bu uyarılar bu kişilere ulaşamıyor, kişiler toplum sağlığı ve kendi sağlıkları için uyarıları anlayamıyorlardı. Van’dan bir aktivist, ben bunları Kürtçe’leştireceğim, görselleştireceğim ve hem okuma yazma bilmeyen hem de Türkçe okuma yazma bilmeyenlere ulaşacağım diyerek Sağlık Bakanlığı’nın da desteğiyle bu afişi Kürtçe’leştirdi ve belki de bu sayede birçok insanın da hayatını kurtardı. Biz desteklediğimiz bu tür yerelde küçük görünen ama aslında büyük etkileri olan çalışmaları “Orada Çok Şey Değişti” taktiğiyle anlatıyoruz. Belki okuyucularımızın “nereden başlayacağım?” düşüncelerine fikir olur diye anlatıyorum… “Söz Devri” diye bir taktiğimiz var, burada sözü Sivil Düşün desteği almış başka bir STK’ya devrediyoruz ve “ne yaptığınızı anlatın” diyoruz.
Bunları topluca görebileceğimiz bir yer var mı derseniz web sitemizde Destekler kısmında örnek çalışmalar var. Emre’nin dediği gibi; kadın hakları, çocuk hakları ve diğer hak alanlarına göre kategorize ettiğimiz örnek çalışmaları görebilirsiniz.
DE: Biz hep çözüm odaklı yaklaşıyoruz. Çünkü hayatta zaten karşımıza pek çok zorluk, engel çıkıyor. Burada nasıl çözebiliriz, nasıl devam edebiliriz, nasıl daha güçlü yapabiliriz, hatalarımız nedir, nereden öğrenebiliriz bunları düşünüyoruz.
- Diyelim ki, proje başvurusu yapıldı ve onay alındı. Şimdi proje sahiplerini nasıl bir süreç bekliyor? İşleyişten biraz bahseder misiniz?
EG: Özet olarak: Onay sürecinden sonra projenin belirli bir süre içinde başlamasını istiyoruz, ki bu en geç 1 ay. Projenin uygulaması için de 6 ay kadar bir süre veriyoruz. Bu süreçte de kendilerini yönlendirebilecek bir uzmanımızı onlarla tanıştırıyoruz ve o uzmanımız bu uygulama sürecinin teknik detaylarıyla ilgili bilgilendiriyor. Diğer satın alma ile ilgili kalemler yine bizim prosedürümüze göre, uzmanımızın yönlendirmesiyle yapılıyor. Proje, uygulama süresinin sonuna geldiğinde de başta bize gönderilen başvurunun karşılığında neler çıktı, hedefe ulaşıldı mı diye birlikte etkimizi değerlendirebileceğimiz bir süreçle uygulamanın finale ermesini sağlıyoruz.